Oturma odasında yer alan, konforundan hiç memnun olmadığı kanepede uzanmış, ifadesiz bir şekilde büyük ekran televizyonda ilgisini çeken konularla ilgili videolar izlerken saatleri tüketmişti. Bu süre boyunca odasından çıkmayan ev arkadaşı Noah, oldukça sessiz bir şekilde gelip aynı kanepede hemen yanıbaşına kıvrılarak uzandı. Bütün dikkati bir anda alt üst olmuştu. Dönüp ev arkadaşının yüzüne bakmak ve herhangi bir sorunun var olmadığından emin olmak istedi. Yorgunluğuna yenik düştüğü günlerden birini yaşıyordu sadece. Noah’ı okuma konusunda bu denli kendine güveniyor olması aynı çatı altında bir hayatı paylaşıyor olmasıyla ilgili değildi. Insan okuma konusundaki başarısı sebebiyle oldukça gurur duyardı kendisiyle ve her fırsatta bu yeteneğini insanlara göstermekten de çekinmezdi.
Hadi kalk dedi bir anda, çıkıp şu çok sevdiğimiz sokaklarda yürüyerek zamanı unutup, akıp giden hayatlara misafir olalım dedi. Bu teklifin ardında yatan tek sebep, aydınlık saatlerin büyük bir bölümünü evde geçirmek istememesi değildi tabi kii. Bu yürüyüşler esnasında Noah ona bambaşka bir dünyanın kapılarını açıyordu. Biliyordu ki Noah ile çıkacağı bu yürüyüş hem onun için hem de Noah için keyifli geçecekti. Çok üşeniyorum dedi Noah, herhangi bir şey yapabilecek ne güç ne de enerjiyi bulamayacağını vurguladı sonra da. Hadi ama yalnız bırakma beni, şu an çok ihtiyacım var diyerek ikna etmeye başladı Noah’ı. Dilinden dökülen birbiri ardına cümleler ile o itici gücü Noah’a aşılamayı başarmıştı.
Her ikisi de sadece montlarını alıp, oldukça sessiz bir şekilde çıkmışlardı apartmandan. Attıkları her adımda gökyüzünü kaplayan masmavi örtüde huzuru bir nefes gibi içlerine çektiler. Güneş, karşılaştıkları her şeyi adeta sıcacık bir sarıya boyamış gibiydi. Yüzyıllardır dikili duran o devasa ağaçların yaprakları, güneş ışığını kucaklamak için adeta ahenkle dans ediyorlardı. Şehrin güzelliğine güzellik katan mimari yapılar karşısında her defasında farklı bir haz alıyordu ikisi de. Yürüdükçe Noah’ın yüzünde beliren ifadeden dolayı keyif alıyordu.
Geçen gün ikimizinde çok sevdiği şu kitap kafede, sonrasında beni oldukça üzen bir muhabbetin içinde buldum kendimi diye söze girdi Noah. Her defasında oturduğumuz köşedeki masada yerimi almıştım. Kahvemi yudumlarken heyecanla başladığım romanı okuyordum. O kadar güzel bir dünya sunuyordu ki roman, dışarıda akan gerçek hayat ile bağımı koparmayı başarmıştım. Çok hızlı bir şekilde kitabın sonuna gelmiştim. Roman biter bitmez, dışarıdaki o muhteşem manzaraya daldı gözlerim. Romanda bahsi geçen baba ve oğulun o sımsıcak hikayesini düşünüyordum sadece. Kıpırdayamadım yerimden bir müddet. Masama yaklaşan birinin, “afedersiniz, rahatsız etmek istemiyorum. Elinizde tuttuğunuz romanı bitirdiğimde ben de sizin gibi bir süre uzaklara dalmıştım.” diyerek heyecanlı bir şekilde söze girmesiyle bir anda hayata geri döndüm. Yüzündeki o çocuksu heyecanı unutamıyorum. Bütün dikkatim dağılmıştı fakat bu durum açıkçası beni hiç de rahatsız etmedi. Aksine ben de aynı heyecanı ve mutluluğu hissettim. Roman hakkında konuşacak çok şey vardı ve o an bu kişiyi tanrının hediyesi olmalı diye düşündüm. “ne rahatsızlığı efendim, aksine mutlu oldum ben de” diyerek, muhabbete istekli olduğumu hissettirdim karşımdakine. Ardından ekledim: “Evet, ben de şimdi bitirdim romanı. Açıkçası baba-oğulun harikulade hikayesini düşünüyordum.” diye ekledim. Buyrun oturun lütfen diye masama davet ettim. Böylece ikimizi de oldukça mutlu eden romanı enine boyuna dilediğimiz gibi konuşabilecektik. O an başka bir dileğim olamayacağını gönül rahatlığıyla söylemek isterim. Neyse, çok istekli bir şekilde davetimi karşılıksız bırakmadan masada senin her zaman oturduğun yere oturdu dedi Noah. Dakikalarca konuştuk roman hakkında. Oldukça farklı tespitleriyle kitaba karşı olan ufkumu biraz daha açtı doğrusu. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam sana!
Onun tanıdığı Noah, birbiri ardına sorular ile çocuk hakkında her şeyi öğrenmek isteyecekti. Dolayısıyla her hangi bir soru sormadan, yorum yapmadan sadece Noah’ı dinlemeye devam etti.
Hikaye burada başlıyor tabi diyerek, devam etti anlatmaya Noah. 32 yaşında Brezilya’dan Fransa’ya göç etmiş bu kişinin adı Matheus! Kendisi bir dövme sanatçısı, aynı zamanda da meditasyon koçluğu yapıyor!. Brezilya orijinli fakat kökü Portekizceden gelen bir isim olan Matheus, aslında İbranice olan “Matthew” isminden geliyor. “Tanrının hediyesi” anlamına geldiğini söylediğinde ise şaşkınlığımı gizleyemedim ve ona tabi ki roman hakkında muhabbet etmek için masama geldiğinde kendisi için tam olarak tanrının hediyesi olduğunu düşündüğümü söyledim. Tabi ki neden böyle düşünmeme neden olan gerçeğin ardındaki sebebini de açıkladım. İkimizde bir süre söyleyecek bir söz bulamadık şaşkınlıktan. Sadece yüzümüzde beliren o eşsiz tebessümle birbirimize bakakaldık. Matheus’un hikayesi burada bitmiyordu. Çocuklarına “tanrının hediyesi” adını veren bu ailenin, henüz çok genç yaşlarında, cinsel kimliği sebebiyle Matheus’u evlatlıktan reddetmesini öğrendiğim anda kalbimde büyük br acı hissettim dedi Noah. Tabi ki Matheus şu anda Paris’te, kendisi için hayal ettiği hayatı kurabilmiş oldukça sıkıntılı dönemler geçirmiş olsa bile! Inançlarımızın bizi götürebildiği o kör noktaya her defasında başka bir hikayede şahit olmak beni kahrediyor dedi Noah. Matheus’un ertesi gün Paris’e geri döneceğini söyledi ve bu kitap kafeyi tamamen tesadüfen bulduğunu da eklemişti. Kim bilir belki bir gün yolumuz tekrar kesişir Matheus ile dedi Noah.
İnançlarından edindikleri bilgiler ile hayatlarını karanlığa sürüklemeyen, bu bilgileri bir ışık gibi kullanıp huzuru, mutluluğu arayan ve dahi bulan insanları görmezden gelmemesi gerektiğini söyledi sözlerini tamamlayan Noah’a. Hayat bir denge meselesidir diye de ekledi. Yüzümüze kapatılan kapıların, yeni kapılar açacağı gerçeğini çoğu zaman unutuyoruz. Hatta açılan yeni kapıları görmemiz beklediğimizden daha fazla zaman alabiliyor kimi zaman diye söyledi Noah’a. Hem bak ne diyeceğim, bizim artık şu Paris seyehati fikrini hayata geçirme vaktimiz geldi! Noah ile birbirlerine bakıp, aynı çatı altında bir hayatı paylaştıkları için yaşadıkları memnuniyeti görebileceğimiz eşsiz tebessümleriyle yürümeye devam ettiler…
30 Aralık 2023 – GG